ÇEVRE HIGHLIGHTS - 21.SAYI

Röportaj Güven İSLAMOĞLU ile Söyleşi 1-) Yeşil Doğa programınızda doğal güzelliklerin tahribi hakkında bizlere bilgi aktarıyorsunuz. Felsefeniz olarak da “Doğayı korursan insanı da korursun.” sözünü seçtiniz. Bu sözün anlamı sizin için nedir? Kariyer yolculuğunuza nasıl başladınız? Son zamanlarda çevreciliğin tanımını tekrar yapmak gerekiyor. Şu anki çevreci grupların hepsinin kendi hedefleri var. Bu hedefler genellikle daha insan odaklı. İnsanı korumaya yönelik ama benim öyle bir derdim yok. Bizler olsak da olur olmasak da olur. Çünkü doğa zaten beş yok oluş geçirmiş ve kendini korumuş, öyle bir derdi yok. Biz kendimizi kandırıyoruz. O yüzden doğayı korursan insanı korursun felsefesinden yola çıkıyoruz. Asıl soru insanoğlu doğada olacak mı olmayacak mı? Olayı oraya indirgemeye çalışıyoruz. Mesela Meksika Körfezi’ne 65 milyon yıl önce koskoca meteor düşmüş Dünya oradan buralara gelmiş bundan sonra mı kendini yenileyemeyecek, yok öyle bir Dünya. O yüzden aslında doğayla bir sorunumuz yok ama doğa ile barışık yaşayıp yaşayamayacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Siz gençlere çizilen gelecek farklı. Bu geleceğin bir gelecek olduğunu düşünmüyorum o yüzden doğanın korunması hakkında çok program yapıyorum. 2-) Sosyal medya ve bu mecralarda popüler olan insanların paylaşımlarının insanların doğa hakkında bilinçlenmesinde olumlu etkilere sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce bu kişilerin paylaştıkları bizleri farklı düşüncelere sürükleyebiliyor mu? Bazı insanlar doğaya çıkmak için kıyafetler alıyorlar doğada olursanız vahşi yaşamda şöyle olmalısınız böyle olmalısınız diyorlar. Yok öyle bir şey. Doğada yaşayan bir insan normal iki tane ayakkabı bir tane pantolon ile yaşıyor. Önemli olan bilgi, bizde insanlar giderek korkmaya başlıyorlar. Niye korkmaya başlıyorlar işte doğaya çıkarsam şöyle olur böyle olur doğa kıyafetleri giymem lazım... Doğayı biraz öcü gibi gösteriyorlar. Öcü gibi gösterince de insanlar doğaya çıkmaya korkuyorlar. Bazı popüler insanlar da var ki paylaştığı bir tane kötü şey göremezsin hep güzel şeyleri paylaşırlar ama yok olan güzel şeylerin kimse peşinde olmaz. Herkes güzelliğin peşinde ama yok olanı koruma peşinde değil. Bu bizi çok rahatsız eden bir konu. Çünkü binlerce doğa ve gezi fotoğrafı paylaşan insan var, milyonlarca takipçileri var. Açın internet sitelerini bir tane kötü şey bulamazsınız bir maden, yok olan dağ... Onların çektiği 1 milyon fotoğrafın arkasında 2 milyon tane bozuk fotoğraf var onları görmek istemiyoruz bizim anlatmak istediğimiz de biraz bu. 3-) Bilinçlendirme çalışmalarında öncelikli hedefiniz kimlerdir? Sizce bilinçlendirmenin eksik kalmasının nedeni ne olabilir? İnsanları bu konuda daha iyi bilgilendirmek için ne yapılabilir? Bizim hedefimiz, tüketim olayını artık çok abartmış insanlar. Mesela tekstil bizim için önemli sorunlardan bir tanesi çünkü dünyadaki 6 kişiden biri tekstil işçisi. Biz burada çok giyindikçe binlerce insan hayatını kaybediyor. Dünyadaki bir kişinin mutluluğu binlerce kişinin mutsuzluğu haline gelmiş oluyor. Bu aslında bizi çok ilgilendirmiyor bir insanın mutluluğu ya da mutsuzluğu... Eğer bir ülkede yaşıyorsak geleceğimizi çizmek istiyorsak bu alışkanlıkları değiştirmemiz gerekiyor. Dünya bize bunun örneklerini gösterecek. Dünya bir organizma, yaşayan bir organizma, bu organizmanın da ateşi yükseliyor yani insan gibi ateşi yükseldiğinde aynı zamanda tepki verecek. Bizim korkumuz o tepkiler. Dünya bu tepkiyi zaten beş altı kere vermiş yeniden verecek 250-300 milyon yıl sonra olabilirdi 150 000 yıl sonra da olabilirdi ama son 250 yıl içinde biz bunu başardık. Yanlış bir yolda gidiyoruz ve kimse gerçeği görmek istemiyor o yüzden benim felsefem önce doğayı anlatmak, dünyayı anlatmak, yaşadığımız gezegenimizi anlatmak, ondan sonra sorunları anlatmak çünkü yaşadığımız gezegeni bile bilmiyoruz. 4-) Anlatılanların insanların bakış açısını gerçekten değiştirdiğini düşünüyor musunuz? Plastiklerin doğaya verdiği zarar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Aslında bilinmeyenleri anlattığınız zaman işler değişiyor. Anlatmaya başlıyorsunuz ve işin içine bir sürü şey geliyor sonra görüyoruz ki Dünya sadece bir kara parçası değil, bir gezegen sadece kabuktan oluşmuyor onun yaşadığını, canlı olduğunu hissediyoruz ve bu canlı organizmanın da kendine göre bir dinamiği var ve bunları bir süre sonra harekete geçirecek. Bizim korkumuz da bu. Bu hareketler de belli olduğu için bizim amacımız bu hareketlere hazırlanmak ve bu konu hakkında çalışmalar yapmak. Şurada iki tane ağacı kesmenin bir anlamı yok çünkü karşılığında adam 1000 tane ağaç diker ama Amazon ormanlarındaki ağaçların yok olması hepimizi etkiler çünkü oksijenin%30’u buormanlardan, %70’i ise denizlerden, planktonlardan geliyor. İsterseniz çöpün üstünde yaşayabilirsiniz, plastiğin üstünde yaşayabilirsiniz. Plastiksiz bir dünya mümkün değil zaten biz de plastikler ile alakalı işler yürütüyoruz şu anda. Birçok şey plastik, uzay gemileri de plastik çünkü hafif malzeme. Plastik suçlu olarak kabul edildi ama aslında plastiğin yere düşmesi sorun. Plastiğin üstünde yaşayabiliriz ama kimyasal kirlilik olan bir suda yaşayamayız. 5-) Kendinizi çevreci olarak tanıtmıyorsunuz. Sizinle çevrecilerin arasındaki fark tam olarak nedir? Gençlerimizin doğa hakkındaki çalışmalarını doğru buluyor musunuz? İstanbul’da su sorunu varken 2009 yılında Melen’den 150 km borularla su geldi. Şu an İstanbul’a Melen Havzası’ndan su çekiyoruz. O boruyu çekmek için yaklaşık 4,5 milyon ağaç kestiler, şu an uçaktan baktığınız zaman o boru yatağını görürsünüz. Kimin sesi çıktı, kimsenin. İzmir otobanı yapılırken 7 milyona yakın zeytin ağacı kesildi kimin sesi çıktı, kimsenin. İnsanlık olarak biz ne yapıyoruz? Çırağan’daki iki tane ağaç kesildi diye onunla uğraşıyoruz. Çevreciler de buna odaklanıyor ama biz buna da karşıyız çünkü bizim hedefimiz daha büyük. Bazıları diyor ki “Siz bizi çok eleştiriyorsunuz, biz ağaç dikeceğiz.” ben diyorum ki dikmeyin çünkü oraya gideceğiniz araçlarla daha fazla zarar vereceksiniz. Yerinizde oturun bize daha çok yararınız dokunur. Olaya böyle baktığın zaman bazen bozuluyorlar ama artık böyle bakmak zorundayız yani artık gençlerin de olaya böyle bakması gerekiyor. Karşıma genellikle çöpten yapılmış geri dönüşümlü şeyler çıkıyor ama gerçekten doğa için bir şey yapan gençler var mı? Var. Mesela geçtiğimiz günlerde bir köy çocuğu avcıların kurduğu tuzakları bozuyormuş geceleyin gidip ki babası da avcıymış. Bu süper bir şey çünkü doğa için çalışıyor, hayvanlar için çalışıyor. 6-) Karbon ayak izlerimizin fazlalığı ve en ufak karbon salınımı artışında dünyanın dengesinin bozulduğunu gözlemliyoruz. Bunun nedeni nedir? 350 ppm karbon nasıl dünyayı etkileyebilir hiç düşündünüz mü? Dünya’nın %21’i oksijen yani 1 milyon parçacıktan 210 bin tanesi oksijen, 350 tanesi karbon bu sayı 400 olunca dünyanın düzenini etkiliyor. Yani dünyanın dengesini sadece %1’lik kısmı mı değiştiriyor diye düşündüm. Öğrendim ki bizim zararlı etkilerimiz sadece atmosferin son alt tabakasında bulunan yani uçaktan gördüğümüz (maksimum 10 km) kısımda olan çok ince bir katmanmış. Tüm sera gazları oradaymış ve bu tabaka şemsiye inceliğindeymiş. Sanki güneşe şemsiye tutuyormuşuz gibi. Bu katman ince bir tabaka olduğundan bizim alttan verdiğimiz her türlü zarar çok çabuk dengeyi değiştirebiliyor ve bozabiliyor. Bu nedenle 350 tane karbon dünyayı bu kadar fazla etkiliyor. 90

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=