ÇEVRE HIGHLIGHTS - 25.SAYI

34 OCAK 2024 21. Kitap Şenliği Haydar ERGÜLEN Röportajı Diğer türler arasından şiire yönelmenizin özel bir nedeni var mı? Edebiyata şiirle başladım. Ahmet Ümit gibi pek çok yazar da şiirle başlamıştır. Ben uzun süre yalnızca şiir yazdım. Tabii ardından başka şeyler de yazmak istedim. Denemeler yazmaya başladım, şimdi daha çok deneme yazıyorum. Yazınsal hayatınızda edebi kişiliğinizi oluşturan dönüm noktaları nelerdir? Evet var. Ben yazmak istediğimi biliyordum. Yazı yazacağımı, bir kitabımın çıkacağını… Daha doğrusu bilmek değil de istiyordum. Çok okuyordum, hep çok okudum. Bir arkadaşım vardı, bizim mahalleden. Ardından o ve ailesi ortaokuldan sonra İstanbul’a taşındılar. Ben Eskişehir’de kaldım. En yakın arkadaşımdı. İkimiz de edebiyatı, okumayı çok seviyorduk. Sağ gözü görmüyordu, takmaydı. Hatta onunla “Yaşar Kemal” diye şakalaşırdım, Yaşar Kemal’in de bir gözü görmediği için. Sözleşmiştik, Eskişehir’e gelecekti. İlk gün gelmedi çok da umursamadım. İkinci gün gelir diye bekledim, gelmedi. Anneme sordum, annem ağlamaya başladığında anladım ki, o arkadaşımı kaybetmişim. Haberleri olmuş, bana söylememişler. Sonra okula gittim, hiçbir şey olmamış gibi. Fakat bir sene sonra tam finallerimin olduğu dönem birdenbire bir gece sınavlarıma çalışırken hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bazen insan şok olduğu anlarda içinde tutarmış acısını sonra çözülürmüş. Benimki de bir sene sonra oldu. Sonra oturdum bir şeyler yazdım, ne yazdığımı bilmeden yazdım, sanki ona mektup yazıyormuş gibi yazdım. “Gidene” diye bir şiir… Öyle başladı. Bu olay çok önemli bir olay oldu. Bir şeyi başlatan bir olay. Şiir türünün edebiyatımızdaki yeri ve şiirimizin geleceği hakkında ne söylersiniz? Şiir aslında insanın doğasında var. İnsan bir edebiyat eğitimi görmese de şiir yazmaya hayatının bir döneminde denk geliyor, sonra sürdürür veya sürdürmez. Ben sürdürenlerdenim. Benden sonra beş kuşak geçti. Ben 1980 sonrası şairlerinden olarak geçiyorum edebiyatımızda. Şimdiki kuşakta da yetişen çok değerli, nitelikli şairlerimiz var. Nazım Hikmet’in çok sevdiğim bir dizesi var, hepsini çok severim aslında ama bu ayrı: “Ben iyimserim dostlar, akarsu gibi.” diyor. Yani su kadar yolunu bulur. Katılıyorum, ben de şiir konusunda çok iyimserim. Yapay zekâ da gelse yine sonuç olarak el yapımı olacak şiir. Çünkü duygu, bilinç, düşünce, yaşantı, gözlem, deneyim yani beş duyu gerekir şiirde. Sizce edebiyatın sanattaki yeri ve önemi nedir? Aslında edebiyat bütün sanatların anasıdır desek yeri var. Çünkü edebiyat sadece yazılı eserlerden oluşmaz, yazıdan önce söyleniyordu edebiyat. Destanlar, masallar, halk hikayeleri, maniler, ninniler… Bunlar yaşamdan çıkan unsurlar. Edebiyat geleneği hemsözlü hemde yazılı olarak devameden bir gelenek. Bu noktada edebiyat her şeyin temeli diyebiliriz. Sinema, tiyatro gibi sanat dalları da edebiyata dayanıyor, onunla soluk buluyor. Gençlere hayatlarının bu döneminde dünya görüşlerinin, hayata bakışlarının şekillenmesi adına hangi eser veya yazarları önerebilirsiniz? Ben kendi kitaplarımı övmeyi sevmem ama bir tane anlatı yazdım. “Şu Benim Mavi Babam”. Babamı anlattım. Babam oto tamircisiydi. Okumayı da çok seven bir adamdı. Ben özellikle babamın sayesinde okumayı çok sevdim. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Fakir Baykurt okurdu. O yüzden bu kitabı okumanızı öneririm. İçinde o zaman dinlediğim müzikler, şarkılar, okuduğum kitap isimleri gibi bir sürü hatıra ve anlatı var. O bakımdan gençlere okumayı sevdiren bir kitap olma potansiyeli var diye düşünüyorum. Ben okumayı çok sevdiğim için ortaokula geldiğimde neredeyse edebiyatımızın önde gelen bütün şairlerini okumaya başlamıştım. Nazım Hikmet, Cemal Süreya, İlhan Berk, Gülten Akın… Deneme de okudum. Deneme çok ihmal edilmiş bir türdür ama insan en çok kendisini denemede gösterir, Deneme de okumak lazım. Röportajı YapanÖğrenciler: Şevval Nur YAYLA, Deniz EdaBİLEN

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=